Dünya Kardeş Şehirler Turizm Birliği Genel Sekreteri Hüseyin Baraner krizi değerlendiren bir yazı kaleme aldı.

Eninde sonunda bu krizi de atlatacağız. Buna hiç şüphe yok! Bu krizin içimizin en derinlerinde bıraktığı henüz sorgulanması tamamlanmamış harabelerin üstünden atlayıp yolumuza devam edebilecek miyiz?

Hayır!

Hepimiz ruhen yaralıyız.

Bu arada çoğumuz için temel ihtiyaçlar da o kadar ucuz değilmiş. Mübarek mide'de ne arsız bir organmış ya!

Şimdilik hava bedava olmasına bedava da, içtiğimiz su bile epey paraymış.

Durum böyle olunca bazılarımızın endişe dağlarının tepelerine korku yağmaya başladı.

Kimimizin korkusu virüsten daha hızlı yayılan geçim derdi.

Kimimizin uykusuz geceleri zar zor büyüterek bugünlere getirdiği şirketinin akıbeti.

Şimdi eli tutan herkes hayatının en büyük imtihanına hazırlansın.

Gerçek değerlerimiz ne?

Ne için var olduk? Ne için yaşıyoruz?

Biz daha cevap ararken, Gelecek'in bizzat kendisi feryat etti: "insanların bana gösterdiği istikamette ilerlemek istemiyorum, bu yol yol değil!" dedi ve durdu.

Tabii anlayana.

Ve şimdi Gelecek yön değiştirdi.

Rant virüsü algoritmalar mutasyona girip kontak yaptı. Karantina günlerinde yapay zekanın bir Mersin Limonu kadar kiymeti yok.

Insani duygusal zeka yaşadığımız sosyal mesafeli günlerde bir sıcak çorba gibi içimizi yeniden ısıtmaya başladı.

Ancak ticaret halen eski dünya şartlarına göre işliyor: şirketlerimize yardım ve destek gerekiyor.

İlgililer harekete geçmeli.

Kriz derinleşiyor: Kanada sınırlarını Haziran sonuna kadar kapattı. Uzmanlara göre travma yaşayan tüketici kriz sonrası parasını belirli bir süre için sımsıkı tutacağına işaret ediyor.

Her kafadan ayrı bir tahmin, her ağızdan ayrı bir yorum günümüzü daraltıyor.

Iyimserler Haziran, karamsarlar Eylül diyor.

Ancak bu durumda bile Haziran'a iki-ikibuçuk, Eylül 'e de beş ay var.

Nasıl ayakta kalacağız?

Bu bilgiler ve ikazlar ışığında Türsab, Türofed, Türob, TTYD, Öshid, Tureb birleşerek acilen harakete geçmeliler.

Sıkı sektörel mutabakat anlayışı içersinde acilen Avrupa'da olduğu gibi bir 'Kriz Konseyi' kurarak hükümeti turizm şirketlerinin geldiği yıkıcı tehlike ile ilgili 'sekiz şiddetinde' sarsmaları gerekir.

Bazı şirketlerimiz alev aldı yanıyor. Kovası olana biraz su veriyorlar. Kovası olmayan ne yapsın.

Soran yok!

Türkiye'de on binlerce şirket (otel, acenta, vs.) direk turizm kuruluşu olarak faal durumdalar ve bu şirketler için devletimiz kendi araçlarını kullanarak tüm banka ve finans kuruluşlarına devlet garantisi vererek şirketlerin almış oldukları kredileri bir yıllığına erteletmelidir.

Aksi takdirde yaşanacak iflaslar ve işsizlik ekonomimize, finans dünyamıza ve sosyal yapımıza çok, çok daha büyük zarar vereceğini şimdiden yazıyorum.

Sosyal mesafe şart.

Devlet ile temas şart.

Geç olmadan!

Hüseyin BARANER / 26.03.2020

 

Kategoriler
    Güncel Yazılar