Talha Çamaş’ın Bakanlık sunumu sonrası bilgi, yorum ve önerilerine yer verdiği metnin tamamı şöyle:

“Değerli Meslektaşlarım,

50 yılı aşkın bir süredir bu sektörün içinde bulunmuş, TÜRSAB’da 3 dönem başkanlık görevi üstlenmiş ve 24. Genel Kurul’da TÜRSAB’ın Onursal Başkanı seçilmiş biri olarak, üstlenmiş olduğum görevin sorumluluğunu ve ağırlığını hissetmemin yanı sıra, bir yanlıştan dönmeye yardımcı olursa diye düşünerek bu yazıyı kaleme aldım.

Bu yazımın hemen hemen içeriği aynı olan, toplantıya ilişkin görüşlerimi ve önerilerimi yansıtan bir başka yazıyı da aynı amaçla Sayın Bakanımıza arz ettim.

19 Ocak 2024 Cuma günü saat 14.00’te Taksim Atatürk Kültür Merkezi’nde Sayın Bakan’ın daveti ile bir toplantıya katıldım. Her ne kadar toplantının konusu davetiyede yazmıyor ise de duyumlarım Bakanlığımızın hazırladığı yeni 1618 Sayılı Yasa Taslağı üzerinde bilgi vermek ve görüş almak olduğu yönünde idi.

Toplantı anladığım kadarıyla sadece davetlilere açık idi. Bu toplantıya TÜRSAB’ın geçmiş dönem başkanlarından şahsım, Sayın Başaran Ulusoy ve Sayın Muktedir Ballı da davetliydi ve toplantıya katıldılar. Ayrıca hangi kriterlere göre belirlendiğini bilemediğim 20’ye yakın meslektaşım ve birkaç Bakanlık bürokratı da toplantının katılımcıları arasındaydı.

19 Ocak 2024 AKM’de Yapılan 1618 Sayılı Yasa Taslağı Toplantısı

Sayın Bakanın açılış konuşmasından anladığım kadarıyla bu toplantının amacı, katılımcılara Bakanlık tarafından hazırlanan yasanın yeni şeklinin içerdiği ana değişikliklerini anlatmak, görüşlerini almak ve TBMM Genel Kurul’a sevki öncesi son şeklini vermekti.

Fakat, kendi yasası değişen ve doğal olarak üzerinde söz hakkı olması gereken TÜRSAB’ın, Genel Kurulu’nda seçilmiş, mevcut Başkan ve Yönetim Kurulu üyelerinden hiçbirinin bu toplantıda yer almamasını, özellikle son virajdayken, şahsen garip ve eksik olarak değerlendirdiğimi bir kez daha belirtmek isterim.

Zira her zaman vurguladığımız gibi kişiler geçici, kurumlar kalıcıdır.  Ülkemizi de dimdik ayakta tutan ve sağlam temeller üzerinden yükselmesini sağlayan bu kurumlardır.

Sayın Bakan yine açılış konuşmasında, dünyada turizm sektöründe yasa ile kurulmuş tek meslek örgütünün TÜRSAB olduğunu ve bunun günümüzde doğru olmadığını, TÜRSAB’ın gönüllülük esasına göre çalışacak bir STK olmasının daha doğru olacağını belirtti.

Eğer hafızam beni yanıltmıyorsa, TÜRSAB’ın 1970’lerde yasa çalışmaları sırasında, benzeri şekilde 1945’te yasal olarak örgütlenmiş SNAV’ın (Fransız Seyahat Acentaları Sendikası) yasası örnek alınmış idi. Ve yine bildiğim kadarıyla SNAV hala devam etmektedir. (Ek 1) Evet bugün SNAV da bu süreç içinde yapısal bazı değişikliklere uğramıştır ancak özü korunmuştur.

1618 Sayılı Yasanın Yeni Şeklinin Getireceği Değişiklikler, Yenilikler

Toplantıda Bakanlığın bürokratları tarafından yapılan sunumda, yeni yasa taslağında yer alacak önemli değişiklikler ve yenilikler anlatıldı.

Yapılan sunumdan hatırladığım, yeni uygulamalar şöyle;

1.TÜRSAB aynen devam ediyor. Tabi olduğu 1618 Sayılı Yasa’nın maddeleri değişecek.

2.TÜRSAB Yönetimi ilk Genel Kurula kadar göreve devam edecek.

3.TÜRSAB dışında;

  • Hac ve Umre Seyahat Acentaları Birliği
  • Sağlık Turizmcileri Birliği
  • Bilet Acentacıları Birliği
  • Tur Operatörleri Birliği
  • Kabul görmesi durumunda Taşımacı Seyahat Acentaları Birliği kurulacak.

4.1000 kişiyi bulan bir grup acenta, aynı amaç altında birleşirse ve Bakanlık tarafından kabul görürse yeni Birlik/ler kurabilecek.

5.Seyahat acentalarına verilecek İşletme Belgesi, yalnızca Bakanlık tarafından verilecek.

6.Bu Belge ile seyahat acentası kabul edilecek ve yasada tarif edilen seyahat acentalarına münhasır görevleri yapmakla yetkili olacak.

7.Tüm birliklere üye olan seyahat acentaları (Bakanlık Belgesine sahip), yasada belirtilen seyahat acentalığı mesleğinin yapabileceği her alanda iş yapabilecek. Temel kurallar bütün seyahat acentaları için geçerli olacak.

8.Ancak Hac/Umre yapan acentalarının ayrıca Diyanet’ten yetki belgesi, Sağlık Turizmi yapanların Sağlık Bakanlığı’ndan belge, Bilet Acentalarının ise IATA belgesine sahip olması gerekiyor. Tur Operatörlüğü Birliğinde ise ciro esası getirilmiş olup, şu an için bu rakam yıllık 250.000.000 TL olarak belirlenecek.

9.Denetimler sadece Bakanlık tarafından yapılacak, birliklerin denetim görevi sınırlı olacak.

10.Yönetim Kurulunun görevi 2 yıl ile sınırlı olacak.

11.Seçimler 32 bölgede (TGA seçimleri ile eş zamanlı ve aynı merkezlerde) yapılacak. Genel Kurul’un yapıldığı yere taşımacılık olmayacak.

12.Seçimler yargı gözetiminde yapılacak.

13.Birlik Üye Olma Bedeli 350.000 TL (başlangıç) olarak belirlenecek. Bu bedelin %50’sini Birlik, %50’sini ise Bakanlık alacak.

14.Yönetim Kurulu’na, yıllık aidatı bu miktarın %2,5-3 misline kadar artırma yetkisi verilecek.

15.Birlikler vakıf, şirket, işletme kuramayacak ve ortak olamayacak.

16.Bir seyahat acentası yalnızca bir Birliğe üye olabilecek. Birlikten ayrılmak isteyenler, başka bir birliğe üye olabilecek.

17.Seyahat acentaları, şube açmak için ayrıca belge bedeli ödemeyecek. Yasada ne diyorsa o uygulanacak.

18.Seyahat Acentaları tur otobüslerinde bir tur sorumlusu (şirketinde SGK’lı) bulundurmak zorunda olacak. Kokartlı rehber kullanımı sadece müze ve ören yerlerinde zorunlu olacak.

19.Genel Kurulun toplanması, yeni yasada öngörülen şekilde yapılacak. Yasada yer almayan konularda Odalar Birliği ve Odalar ve Borsalar Kanunu’nun bu kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanacak.

20.Cezalar sadece Bakanlık tarafından verilebilecek ve tahsil edilecek. Bunlar yasada detaylı bir şekilde yer alıyor.

21.Seyahat acentalarında A,B,C gibi gruplar ve bunlara ilişkin belgeler kalkacak.

22.Yasada Birliklerin ülke çapında teşkilatlanması için bir madde olup olmadığından bahsedilmedi.

23.Otellere artık kendi müşterilerine transfer hizmeti verme hakkı tanınacak.

Sunum sonrası yasa metninin tamamı katılımcılar tarafından talep edildi ise de maalesef paylaşılamayacağı belirtildi.

Esas metni görmeden, sadece sunumlar üzerine yapılabilecek yorumlar ne kadar sağlıklı ve demokratik olabilir bilmiyorum. Demokrasiye inanan bir kişi olarak Bakan, yeniden dizayn etmeye çalıştığı bir Birliğin ve mesleğin üyelerinden, mevcut yasal temsilcilerinden sakınarak yeni bir yasayı hayata geçirmeyi ne kadar doğru bulmaktadır ve bu yasa ne kadar kalıcı olabilir?

Diğer yandan sunumda maalesef yasada tüketici haklarının korunması, zorunlu sigorta ve teminatlara yer verilmemiş olmasını önemli bir eksiklik olarak gördük. Zira sonunda işimiz tüketicinin memnuniyeti ve korunması ile gelişebilir.

Yine metni görmediğimiz için seyahat acentalarının kendi Bakanlığımız dışında başka Bakanlık ve Kurumlara da bağlı olup, hesap verir veya denetlenebilir olmaları acaba Bakanlığımızın da yetkilerine karışabilmeye neden olabilir mi? Dolayısıyla metni görmediğimiz için bu sorumluluk/yetki olayları üzerinde sadece varsayımda bulunabiliyoruz.

İnsan düşünmeden edemiyor. Acaba TÜRSAB cezalandırılmak mı isteniyor? TÜRSAB yaramaz bir çocuk gibi mi hareket ediyor da terbiye edilmeye çalışılıyor?

  • Eğer TÜRSAB yönetimlerinin üyelerine karşı yanlışları olmuş ise, esas cezayı üyeler Genel Kurullarda verir – seçmeyerek.
  • Eğer TÜRSAB’ın yönetimlerinin yasalara aykırı işlem ve eylemleri varsa, bunun da gereği yasal yollarla yapılmalıdır.
  • Eğer TÜRSAB’da bazı yetki ve yaptırımlar doğru kullanılmıyor ise, TÜRSAB’ı denetleme hakkını yasal olarak elinde bulunduran Bakanlığımız gereğini yapar ve varsa ilgili kişiler ya da kurum ile ilgili yasal yaptırımlarda bulunur.
  • Evet zaman zaman doğrudan Bakanlığa, TÜRSAB’a yazarak ve sosyal medyada TÜRSAB ile ilgili şikâyette bulunan üyeler mevcuttur. Doğaldır. Ve gereği yapılır.

Ama tüm yanlışlıklar için başka bir yanlış yapmak doğru değildir. Yani bir yanlış, başka bir yanlışla düzelmez.

Sektör kurumlarının ve ona bağlı kuruluşlarının geleceğe hazırlanmalarını, hedeflenmelerini, yapılanmalarını sağlamak, onlara devletin desteği ve yön göstericiliğini sunmak esas olmalıdır.

Değerli Meslektaşlarım,

Malumunuz ülkemizde “Turizm Endüstrisi”nden bahsederken rakamlar gündeme gelince hep gelen turist sayısı ve ülkeye kazandırılan döviz miktarı konuşulur.

Bu da gösteriyor ki, ülkemizde turizmin bu denli önemli olma nedeni başından itibaren ülkenin ve ülke ekonomisinin kalkınmasına yaptığı katkılardır.

Türkiye, bugün esas olarak turist ağırlayan bir ülke konumunda olmasına rağmen, son yıllarda seyahat acentalarının ve TÜRSAB’ın birlikte geliştirdikleri “Erken Rezervasyon” sistemi ile daha uygun fiyatlarla tatil yapabilme imkanı elde eden Türk tüketicisi, eski yıllara oranla gerek yurt içinde gerekse yurt dışına çok daha fazla seyahat etme imkanı bulmuştur.

Bugün özellikle tatil merkezlerindeki otellerin, yabancı turistlerin yanında Türk turistleri de ağırlamaları hem iş açısından hem de geleceği öngörebilmek açısından önem kazanmıştır. Diğer yandan Türk turistlerini ülkelerine çekebilmek için birçok ülkenin ilgili Bakanlıkları, kuruluşları ve seyahat acentaları, TÜRSAB’ı ve Türk seyahat acentalarını yoğun bir şekilde ziyaret etmektedirler.

Türkiye Turizm Endüstrisi İçinde Seyahat Acentalarının ve TÜRSAB’ın Yeri ve Önemi ve de Mevcut 1618 Sayılı Yasa ile Kuruluşları

Seyahat acentaları gerek mevcut 1618 sayılı Kanun, gerekse hazırlanan yeni taslaklarda hep aynı tarifleniyor;

“Kar amacı ile turistlere turizm ile ilgili bilgiler vermeye, paket turları ve turları oluşturmaya, turizm amaçlı konaklama, ulaştırma, gezi spor ve eğlence hizmetlerini görmeye yetkili olan, oluşturduğu ürünü kendi veya diğer seyahat acentaları vasıtası ile pazarlayabilen tüzel kişiliği haiz mesleki ticari kuruluş“

Bugün Sayın Bakanımızın da tüm demeçlerinde övünerek bahsettiği rakamlar, yani Türk turizminin (incoming olarak) vardığı nokta, 1618 sayılı Yasa ile kurulmuş seyahat acentalarının sayesindedir.

Eğer ülkemizde turizm bu noktaya geldiyse, bunda her pazarda, sayıları 150’yi aşan ülkeyle çalışan, ülkemize turist getiren, döviz kazandıran irili ufaklı seyahat acentalarının payı vardır.

Bugün Türk turizminin geldiği nokta ile ilgili herkesin gururla bahsettiği durum, zannedildiği gibi 3-5 tur operatörünün eseri değildir.

Bu tablo, 70’li yıllarda ofisinin kirasını yurt dışı fuara gidebilmek adına mal sahibine iki üç ay sonra ödemeyi göze alanların, canla başla çalışan seyahat acentası sahiplerinin eseridir.

Bu tablo, o acentalarda çalışan, evine ekmeğin daha iyisini götürebilmek için uçaklardan havaalanlarına, trenlerden otobüslere, şehirden şehire, ülkeden ülkeye geçerek, bir elinde çanta, bir elinde bavulla dünyayı dolaşarak çalışanların eseridir. Sonradan Turizmde Bakanlık yapanlar da bu yoldan geçmişlerdir.

Ülkemizin tüm turistik, doğal, kültürel değerlerini tanıtan, bunları bir paket haline getirip pazarlayan, bu yolla getirdikleri turistleri taşıyan uçakları, otelleri, lokantalarını, alışveriş yaptıkları mağazaları dolduran, ülkeye getirdiği dövizin en az iki katını da ülkemizde harcamasını sağlayan, bugün 40 milyar doları aşan gelirin kaynağı, TÜRSAB çatısı altında bulunan seyahat acentalarıdır.

Seyahat alışkanlıkları değişse de dijitalleşme hızla gelişiyorsa da seyahat acentaları yaratıcılıkları ile bugüne kadar olduğu gibi sektörün gelişme ve büyümesinde üstlendikleri lokomotif rolünü daima koruyacaklardır.

TÜRSAB’ın Kuruluşu, 1618 Sayılı Yasanın Çıkarılması

1970’li yıllarda, iş alanında birbirleri ile rakip olan seyahat acentaları, neden ülkemizde turizm sektörünün gelişmesi için bir birlik kurmayı ve o birliğin altında toplanmayı istemişlerdir?

Çünkü onlar da örgütlü olmanın güç, gücün de başarı getireceğini ve sonunda pastanın büyümesiyle herkesin payının artacağını biliyorlardı.

Peki siyasi otorite ve/veya bürokrasi, böyle bir Birliğin, ülke bütünlüğüne ya da devlet düzenine karşı bir tehlike, bir tehdit oluşturabileceğini düşünmüş müdür? Peki neden TÜRSAB’ı, 19 Kamu Kurumu Niteliği Taşıyan Kuruluştan biri olarak onaylamışlardır?

Çünkü seyahat acentalarının turizm sektörünün lokomotifi olduğuna ve Birliğin ülke turizmi için önemli rol oynayacağına inanıyorlardı.

Nerenin Birliği? Türkiye’nin… O zaman doğal olarak Türkiye Seyahat Acentaları Birliği demek doğruydu. Zira siyasi otorite ve bürokrasi biliyordu ki, devlet erkinin yanında özel sektör tarafından yapılan ve gelişebilecek olan bu sektörün birliğine, özellikle yurt dışında, ülke turizminin temsil edilmesinde ve tanıtılmasında önemli görevler düşecekti.

Batıda ve pazar ülkelerde sinagog bombalamalarını, Kapalıçarşı bombalarını, Kuşadası ve Antalya sahillerinde patlayan bombaları, HSBC Bankası kavşağındaki bombayı, Etap Marmara Cafe’de patlayan bombayı anlatabilmek ve bunların er geç biteceğine, Türkiye’nin hiç kolay vazgeçilemeyecek bir destinasyon olduğuna ikna etmek kolay değildi.

Eğer bizim adımız Türkiye Seyahat Acentaları Birliği olmayıp sadece Incoming Seyahat Acentaları Birliği olsaydı, o ülkelerin bakanlıkları, resmî kurumları, büyükelçilikleri, yasal örgütleri bizi ne kadar ciddiye alırlardı?  İşte o Türkiye gibi ağırlığı hiçbir şekilde ölçülemeyecek olan vatanımızın ismini taşımak bizlere hem sorumluluk yükledi hem de güç verdi ve vermeye de devam ediyor.

Dolayısıyla bu sektörün yegane ve tek temsilci olan TÜRSAB’dan “Türkiye“ kelimesinin kaldırılması, sadece ve sadece ülkemize olumsuz etki yaratır.

Diğer yandan “Türkiye’’ sıfatının konmasını gerektirecek şartlar mı ortadan kalktı? Alman, Fransız seyahat acentaları birlikleri oluyor da Türkiye neden olmuyor artık?

Yeni Yasa Taslağında TÜRSAB’ın Konumlandırılması

Evet yeni taslak ile TÜRSAB’dan birkaç TÜRSAB çıkarılması planlanıyor.

Yani Birlik yerine, TÜRSAB’ın bölünmesi suretiyle Birlikcikler oluşturulmaya çalışılıyor. Bu olamaz, olmamalı. Bu durum sadece bugün değil, yarın da yalnızca kaosa neden olur. Sorunlar çözümsüz hale gelir.

Şöyle bir örnek vereyim; bütün birliklerin üyeleri, tariflenmiş ve aynı şekilde kurulmuş birer seyahat acentasıdır. Peki seyahat acentalığı mesleği ile gelecekte bir sorun çıktı diyelim ve bu sorunun çözümüne her birlik farklı yaklaşıyor.

Bu durumda Bakanlık kimi muhatap alacak? Hepsini mi? Yoksa gidin aranızda anlaşın deyip topu çevirmeyi mi tercih edecek? Ve sonucunda sorun çözümsüz kalacak.

Bizler bu yasa taslağında yer alan düzenlemelerle ne amaçlandığını anlamadık. ‘Duyuyoruz ki, üyeler böyle istiyor, duyuyoruz ki böylesi daha doğru.’ deniliyor. Kim istiyor? Kim doğru buluyor? Onu bilmiyoruz….

Ancak bir şeyi iyi biliyoruz ki, o da bölmek sadece başı bozukluğa, kavram kargaşalarına ve uygulama karmaşasına, nihai olarak kaosa ve ülke turizminin geldiği bugünkü noktasından geri gitmesine dahi neden olabilir.

Nasıl ki barolar ceza davasına bakanlar, boşanma davasına bakanlar, ticari davalara bakanlar diye ayrılamadıysa, TÜRSAB da ihtisas konuları öne sürülerek, esas alınarak parçalanmamalı.

Bugün hemen hemen herkesin, “Çağa ayak uyduralım, geri kalmayalım, yasamızı da buna uyduralım!’’ diyerek yola çıktığı yasamızı, geçmişte biz onlarca ülkeye rol model olarak sunduk. Birçok ülke bizim yasamızı benzer başarıyı kendilerinin de yakalaması için örnek aldı. Balkanlardan Kuzey Afrika’ya ve Orta Asya ülkelerine kadar herkes randevu alarak TÜRSAB’ın örgütlenme modeli hakkında bilgi aldı.

Çağdaş yönetim anlayışında öz yönetim kabul görmüştür ama merkezi yapı geneli temsil etmeye devam eder.

İhtisas komitelerini esas alarak incoming (yabancı turisti getirip hizmet veren) yapan, gastronomi turu yapan, kültür turu yapan, iç turizm yapan, outgoing (dışarıya turist götüren) doğa turu yapan, hac ve umre turu yapan şeklinde ayrı birlik kurmalarını makul görmek demek, TÜRSAB’ı dağıtmak, parçalamak demektir.

Tur işi, yani aynı işi farklı ürünler bazında yapanları darmadağın etmek, hele hele Birliğin başındaki Türkiye ibaresini kaldırmaya yeltenmek, Birliği parçalamakla eş değerdedir.

Eğer gerçekten ‘sektör ve üyeler böyle istiyor mu?’ sorusuna yanıt arıyorsak, bunun en doğru ve en kolay yolu, bunu üyeler arasında referanduma, sandığa götürüp oylatmaktır. Eğer bu zahmetli ise en doğru yöntem, BTK’ların kendi içlerinde yönetimlerinin yanında seçimle belirleyecekleri üyelerinin %10’nu temsil edenlerin genel merkezin bulunduğu İstanbul’da bir mini TÜRSAB kongresi yapıp sadece bu konuda bir karara varmak olarak görünüyor.

‘Ben yaptım oldu’ diyerek, çok dar bir grup içinde yapılmış bir yasa hazırlığını sektöre kabul ettirmek, eminim Bakanımızın da karşı olduğu bir anti-demokratik yaklaşım olacaktır.

Öz olarak belirtmek istediğim Türk Turizmi için TÜRSAB var olmalıdır, tek olmalıdır ama güçlendirilmelidir.

Lütfen gelin TÜRSAB’ı böldürmeyelim, dağıtmayalım, ülke turizmine zarar vermeyelim.

Yasalar iki de bir değişmez. Hele yapılacak köklü değişimler 50 yılda bir ancak olabilir. Aynen şu anda olduğu gibi.

Bu değişimlerin, bir tarafta artık mevcut yasadan dolayı sıkışan sektörün önünün açılması, diğer tarafta sektörü en az 50 yıl ilerisine taşıyabilecek yenilik, yapılanma, öngörü ve yapılandırma içermesi beklenir.

Sözlerime son vermeden Sayın Bakanımıza yaptığım önerilerimi sizlerle de paylaşmak istiyorum.

1.Gerek Bakanlığımız, gerekse TÜRSAB tarafından hazırlanan taslaklar üzerinde çalışarak, farklı görüşlerinde yer alabilecek ve herkesi kucaklayan bir yasa taslağı üzerinde çalışacak bir “KOMİTE“ oluşturalım.

Bu Komite Bakanlığın belirleyeceği 5, TÜRSAB’ın belirleyeceği (sadece 1 tanesi mevcut Yönetim Kurulu’ndan olmak üzere) 5 kişiden oluşsun. Sayılar afaki verilmiş olup, değişebilir.

Komite, 1 hafta bir otelde yoğun çalışıp üzerinde mutabık kalınacak esas maddeleri belirlesin ve bir taslak çıkarsın. 1 hafta yetmez ise bitirene kadar çalışsın.

2.Sektörü yapay zeka, iklim krizi, ekonomik çalkantılar, uluslararası siyasi çalkantılara karşı nasıl güçlendireceğimiz ve yapılandıracağımız noktalarında çalışmak üzere, Bakanlığımız başkanlığında tüm sektör kurumlarının 3’er temsilcisinden oluşan bir çalıştay düzenleyelim. Herkes dersini çalışarak gelsin.

3.Haksız rekabeti önleyecek, meslek yetersizlikten yoksun kişilerce yönetilen işletmeleri sektöre zarar vermemesi için ya sektör dışına çıkaralım ya da ehlileştirelim.

4.Bütün bunların kontrol altında oldukları denetlemek için, kamu/özel sektör iş birliği içinde bir ‘Denetim Mekanizması’ yapılandıralım. Denetim, kurumsallaşmanın olmazsa olmazıdır.

5.İhtisaslaşmayı özendirelim, ihtisasları yasada da yer vererek TÜRSAB’ın içinde alt örgütler olarak yapılandıralım (lütfen SNAV’ın son haline bir bakın) ancak kavram kargaşalarına neden olmaması için özen gösterelim.

6.Tüm sektör kurumlarının (yukarıda adını saydığım veya sayamadığım diğerleri) kurumsallaşmalarını sağlayalım. Kurumlar gerçek anlamda şeffaf ve adil olmalı, tüm açıklığı ile paydaşlarına ve üyelerine sonuna kadar hesap verebilmelidir.

7.Gelin, tüm kurumların Denetim ve Haysiyet Kurullarını Genel Kurul’da, yönetim kurulu adaylarının listesinden çıkarıp tamamen bu kurullara aday olacak kişilerden katılan üyeler seçsin. Böylece yönetim kurulundan bağımsız olsunlar.

8.Gelin, tüm kurumlarda ‘Kriz ve Risk Yönetimi’ yapılanmasını örgütleyelim.

9.Gelin, kalite ölçümleme metotları geliştirelim.

Değerli Meslektaşlarım,

Gerek Sayın Bakan’a yazdığım mektubumda gerekse bu yazımda değerli meslektaşlarım Hüseyin Kurtoğulları ve Deniz Tüfekçi’nin hem sosyal medyada hem üyeler arası iletişimi sağlayan platformlarda hem de şahsımla paylaştıkları yazılarından önemli alıntılar ve kopyalamalar yaptım. Kendilerinden de izin aldım. Bunu belirtmek görevimdir.

Sevgi ve Saygılarımla,

M.Talha Çamaş

TÜRSAB Onursal Başkanı

1993-1999 Dönemi TÜRSAB Yönetim Kurulu Başkanı

 

 

Kategoriler
    Güncel Yazılar