Eskiden bir başka güzeldi her şey. Tat alınırdı anlamı olurdu. İftar sofrası hazırlanıp, topun atılmasını beklerken sofralarımıza oturur dualar ederdik. Yıllar geçti ve biz bu değerleri yavaş yavaş yok etmeye başladık. Hiç bir şey eskisi gibi değil. Yaşam şartları ve büyüyen bir şehir...!
Ramazanın 15’inden sonra iftar davetleri verilmeye başlanırdı.. Komşu akraba, herkes birbirini yemeğe davet ederdi. Ne güzeldi o Ramazan sofraları... Kalabalıkta açılan iftarlar. Ramazanın sonunda evlerimiz temizlenir bayram için yemekler tatlılar hazırlanırdı. Arefe gününde kabristanlar ziyaret edilirdi.
Modern yaşamın koşuşturması içinde “O Eski Ramazanları “ arar olduk. Keşke geriye dönebilseydik mümkün değil...! İnsanlar oruçlarını ya iş yerlerinde ya yolda araçların içinde bozuyorlar.
Her devrin kendine göre güzellikleri var.. Benim çocukluğumda dün gibi hatırlarım Temmuz ayının o sıcaklarında oruç tutar akşama kadar ya uyurduk ya da bisiklete biner iftar saatini beklerdik. Tabi o sıcaklarda 30 gün tutmak ne mümkün. Oruç tutmak için çok ısrar ettiğimizde bize “tekne orucu” tuttururlardı. Sahur yemeğinini tıkabasa yer, öğlene kadar oruç tutar, öğlen orucumuzu açardık. Bu yarım günlük orucun adı “tekne orucu” idi. O uzun ve sıcak günlerde akşama kadar aç durmayı başarmamız zor olurdu.
Akşam olduğunda Teravih Namazına giderdi büyüklerimiz. Bizler daha çocuk denecek yaşlarda olduğumuz için zor gelirdi gitmek. Gittiğimizdede söylenirdik hadi bitmeyecek mi? Kadınlar sürekli konuşur sohbet yeri gibi bir yerdi bizim için. Çocukluk işte bir de namaz kılarken gülerdik ablamla. Annem bir bana dirsek atar, bir ablama. Susun...!
Namazdan sonra komşular gelir güle oynaya sahura kadar zaman geçirirlerdi. Sahurun bir özelliği de davuldu. Zaten pek uyumayan çoğu insanı uyandırmak için davul-zurna çalınır; bahşiş verilmesi beklenirdi.
Mukabelelere giderdik. Her gün bir cüz okunurdu. Bazı kadınlar okunan çüzü Kuran’ı Kerim’den takip ederlerdi. Bazıları uyur, bir kısmı da alçak sesle konuşurlardı. 1 cüz bitene kadar sabrederdik. Okunan Kuran’dan biz hiçbirşey anlamazdık. Kutsal ve güzel birşeyler okunduğunu tahmin ederdik. Annem arapça bildiği için sürekli bize kuran öğretirdi. Bizle rhep örf ve adetlerimizle büyüdük. Belki şimdilerde yeteri kadar yapamıyoruz ama en azından Kuranımızı öğrendik biliyoruz.
Ramazanda evimizden misafir hiç eksik olmazdı. Tabiki konuşulan konular hep akşama ne yemek yapılacağı olurdu. İkindi vakti herkes evine koşar, iftara yemek yetiştirmenin telaşına düşerlerdi.
Şimdi Ramazan yine çocukluğumdaki gibi sıcak günlerde... Turizm sektöründe olunca tatil yerlerinde nasıl oruç tutulur diye düşünürdüm. Bize öğretilen “denize girilmez orucun bozulur”
Hayatımdaki en güzel sahuru iftarı Bodrum’da Kempinski Hotel Barbaros Bay’da görev yaptığımda yaşadım dersem yalan olmaz. Business Center’da görevliydim. Arkadaşlarımın hepsi genç. Acaba oruç tutan var mıdır? diye düşünürken bir de baktımki çoğu oruç tutuyor. Derya sende tutuyor musun? Dediler. Nasıl keyif aldım. Tabiki dedim. Sanırım kalabalıkta onlarla birlikte çok daha keyifliydi. Sahura kalkacağız. Lojmanda kapılarımız çalınıyor ve biz havuz başında sofra hazırlayıp gecenin bir yarısı o güzel muhteşem manzarada sahur yapıyoruz. Lojmanımız Torbahan Hotel deniz kıyısında Torba’da çok güzel bir mekan. Nasıl bir keyiftir anlatamam.
Sabah Otele gidiyoruz o zaman ki Genel Müdürümüz Michael Sorgenfrey kendisine oruç tutanların listeleri verilmiş. Nasıl güzel iftar yemekleri bizlere de hazırlanıyor. Şaşırmıştım...! Herhalde oruç tuttuğumuzu bile söyleyemeyiz diye düşünürken, bizden önce bize saygı duyan bir müdürümüz vardı.
Bayram geldiğinde bizlerde kendimizi ödüllendirdik staff şefimiz deniz kıyısında bizlere bir mangal hazırladı ki sormayın. Evlerimizde olmasak da o anları yaşamanın hazzı bir başkaydı. Hediyelerimizi verip maniler söyledik.
O günleri unutmak mümkün değil. Gurbet dostlarıyla, Turizm cennetinde oruç tutmanın, sahura kalkmanın, hatta Bodrum’da kalede atılan topla iftar açmanın keyfi...
Yaşayan bilir demişler...
Eski Ramazanlar belki yok ama yaşanılan duygular, örf ve adetler bizim toplumumuzda her zaman özeldir hissedilir ve yaşanır.
Nice güzel ramazanlara ...
Sevgiyle kalın...
Derya DUYSAK